Geçtiğimiz haftasonu yasomların evine davet edildik.sabahtan özgişle buluştuk taksimde,sarma aldık (ilk defa gidiyoruz ya evlerine,öyle eli boş gidilmez,ayıp) sonra idocanla buluştuk otobüs durağında ve son anda 76D’ye bindik, otobüsü kaçırmadık diye bir mutluyuz bir mutluyuz,yanlış otobüste olduğumuzdan haberimiz yok tabi henüz..git git bitmiyor yol,neyse ki klima vardı yurdumun son model ulaşım aracında, “ulan ebesinin s.ktiği yerlerde niye oturur bu insanlar” diyip duruyoruz,o sırada yasin aradı nerde kaldınız diye,ve yapılan o telefon konuşması çektiğimiz o kadar sıkıntının boşuna, çekmek üzere olduğumuz sıkıntıların ise sadece bir başlangıcı olduğunu gösterdi bize. “garip dede” türbesi diye bir yerde indik,otobüsteki bir çok insanın bize yardım etme çabaları ve birbirleriyle girdikleri “öteki durak,hayır bu durak,değil değil geçtik o durağı” tartışmaları halen sürmekte iken.durağa oturduk yasoyla babasını beklemeye başladık.allahım o ne nem yaa %200 olmuş,yağmur yağmamakta ısrarcı buhar olup %200’ün içine karışmamız an meselesi, bayılmamak için zor tutuyoruz kendimizi birden yolun ortasında arabanın bir tanesi durdu içinden bir travesti indi,travestinin göğüs bağır açık arabanın da kapısını açık bıraktı,küçük çocukları kovalıyor,onlar da “naaber abi” diye kaçıyor şerefsizler.biz bunları izlerken karşıda bi çocuk gördüm,hayır hayır çocuk değil bir kahramandı o,ışıklar saçarak geliyordu yanımıza,bizi kurtarmaya geliyordu,evet o yasindi.arabalarına bindik evlerinin yolunu tuttuk.eve girer girmez annesi bağırmaya başladı yaso’ya, tam da yasin’in bize tarif ettiği ses tonuyla “oğlum niye kızlara doğru düzgün anlatmadın yolu bak mahvolmuşlar sıcaktan” : ) yemeğe oturduk hemen.belço (adı belgin yasonun annesi olur) sanki benim sevdiğim bütün yemekleri çeşitli kaynaklardan araştırıp bulmuş,ellerine sağlık harikaydı yemek ama yemekten daha harika olan bir şey vardı: isoyla belçonun atışmaları.çok tatlılar yaa..
İso: oğlum ben bu karıyı değiştircem artık sıkıldım
Belço:aman kim dayanır seni be iki günde kapı önüne koyarlar seni
İso:kızlar ben gençliğimde çok yakışıklıydım da bunu bulduk işte
Belço: (büfeden evlilik fotoğraflarını getirir) kızlar söyleyin hangimiz daha güzel?
Kızlar:…..
Yemekten sonra duman odasına gittik yaktık sigaraları,belço da güzel birer türk kahvesi yaptı bize,bu sefer yaso’nun ablası zeynep başladı anlatmaya, konu yasinin küçüklüğü ,buraya hayatta yazamayacağım kadar çok rezilliğini öğrendik küçük yasinin,ceplerimiz kozlarla doldu taştı..özgişin kedileri hasta olduğu için erken gitmek zorunda kaldı,idoyla ben hazırlıklı gelmişiz zaten pijamalarımız da yanımızda,kaçırır mıyız gece de kaldık yasolarda.okey oynadık, karşı balkonda da gençler parti veriyorlar,keman-gitar eşliğinde şarkılar söylüyorlar,demeyin keyfimize.gece herkes yattıktan sonra yasonun odasına geçtik fotoğraflara baktık,komik videolar izledik,sohbet muhabbet,yattık sonra..sabah evin şımarık erkeğini öperek uyandırdık.muhteşem bir kahvaltı ve her zamanki atışmalardan sonra hiç istemesem de çıktık evden otobüse binip taksimin yolunu tuttuk.canım yasom bu lafım sana: “böyle bir ailen olduğu için çok şanslısın baban,annen,ablan hepsi harika insanlar” yaso evden çıkarken “melom annen de yok burada istediğin zaman gelebilirsin bize” dedi,o fırsatı hayatta kaçırmam zaten.uzun zamandır geçirdiğim en güzel haftasonuydu.kandemir ailesine teşekkürlerimi sunarım.
not:yazının başlığı hiç bir işin ucundan tutmayan yasoya annesinin söylediği bir sözdür, kafama kazınmıştır, cümle içinde kullanılarak günlük hayatıma eklenecektir.
6/05/2006
"kalk da yumurtaların soğusun"
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment