Yurt başvuruları için ikametgah gerekiyormuş, hayatının ilk 15 senesi bursa’da ikamet etmiş olan bana da bursa yolları göründü tabi. Eskiden çok sık giderdim doğduğum şehre, istanbul’a pek tutunamamıştım tabi , bursayla bağları da koparmama çabalarındaydım(ne zorumaysa).iki haftada bir binerdim otobüse üç saatte bursadayım.üç saat de ne üç saatti ama.yanımda ya yaşlı bir teyze olurdu “nerde okuyorsun çocum” la başlayan, onun torunlarıyla devam eden , “hayırlı yolculuklar yavrum” la nihayete eren bir muhabbet.. ya da bir kadın otururdu kucağında 5-6 yaşlarında azgınlık çağında çocuğuyla,”yaramazlık yapma çocum bak abla kızar” la başlar,” oğlum doğru otur şu koltukta ablanın kahvesini dökeceksin” le sürer, “ay canııım sana da çok rahatsızlık verdik” le noktalanırdı. Benim yüzümdeyse hiç değişmeyen hatta daha otobüse binmeden yapışıp kalan bir ifade olurdu.ağzımda bir bütün limon çiğnemişçesine ekşi , kötü bir espri yapıldığında ayıp olmasın diye oluşan zorunlu gülüş gibi samimiyetsiz , bir yerlerimi kesiyorlarmış da sesimi çıkaramıyormuşum gibi acı bir ifade.. bu seferki yolculuğumda da aynı umutsuzlukla bindim otobüse.ama beklenen olmadı, yanıma orta yaşlı bir kadın oturdu,şaşırdım,hiç bozuntuya vermedim.ne de olsa yanımda oturana gıcık olma geleneğim vardı, alışmıştım, bu geleneği bozamazdım hatta nesiller boyu aktarırdım.neyse ben yine aynı ifademi takındım, yanımda getirdiğim dergileri önümde duran fileye koydum, montumu koltuğa astım, şöyle bi güzel yayıldım ki yanımdaki anlasın ben yeni değilim bu şehirler arası otobüs dünyasında.arada kolu değdiğinde bana dergiyi indirip baktım, otoritemi sağladım kendimce.böyle tek taraflı baskınlık çabalarım sürerken feribota gelmişiz. Havalandırmaların kapandığını duyduğundan itibaren beş dakika içinde terk ederim otobüsü, mevcut oksijen o kadar yeter çünkü..o gün de öyle yaptım, yanımdakine soğuk bir “pardon” dan sonra paslı demir merdivenlerini çıktım feribotun , oturdum denizi en iyi gören bir gölgeye, denizi izlemeye başladım, “bi de sigara yakayım be” dedim, “benden mutlusu olmaz” demek üzereydim ki sigaramın bitmiş olduğunu hatırladım.bir anda etrafımda gördüğüm sigara içen herkes benden mutlu oluverdi. Gölge bulamayıp güneşin altında pişenler bile..sigara isteyecek birilerini arıyordum ki otobüsteki koltuk komşum geldi yanıma oturdu, baktım elinde sigara var, dayanamadım “bi tane alabilirmiyim acaba benimki bitmiş de..” aldım içmeye başladım, komşu dedi “ yetmezse bi tane daha alabilirsin” ne diyeceğimi şaşırdım o anda güldüm sadece sonra o anlatmaya başladı: türkmenmiş meğersem, yeni gelmiş türkiye’ye , geceleri acil serviste doktorluk yapıyormuş..anlattı da anlattı.. ben de bir şeyler söylemek zorunda hissettim kendimi tek ortak noktamız da hastalık olunca “bugünlerde çok hastalanıyorum, yurtta kalıyorum bi de, hastalıklarla tek başına uğraşmak zor” dedim.vereceği cevabı bilseydim hiç başlamazdım o cümleye “ben sana telefon numaramı vereyim, geceleri çalışıyorum zaten bütün gün boşum, bi derdin olursa ara beni hemen gelirim, ben annesiz babasız büyüdüm,yalnızlık nedir bilirim” dedi bütün samimiyetiyle.. yolcuların attığı simitleri yakalamaya çalışan martılara baktı sonra uzun uzun, gözleri doldu , döndü bana “hadi bi sigara daha yakak” dedi Türkmen şivesiyle.birer sigara daha yaktık hiç konuşmadık bu sefer ama.. o daldı gitti, gözleri martıları takip ediyordu da aklından neler geçiyordu bilmem.. feribot karşıya yanaşınca otobüse bindik tekrar.yine konuşmadık, arada kollarımız değdi birbirine, kızamadım..
2 comments:
otobüs yolculukları dedin de melom benim yanıma da dünyanın en kaşar kızları oturmuştur hep. her seferinde. inanılmaz yahu. hep çıktıkları 100lerce genci anlatır dururlar hep. otobüs yolculukları güzeldir ama şöyle olsa da şöyle yanımıza emir indediği gibi biri olsa cam kenarında otursam ben ama y,ne de kavga ıkmasa aramızda etrafı seyreylesem... canım çok çekti uzaklara gitmeyi. hani derler ya insan nereye gitse kendini de götürür diye. eğer sorunlar insanın çevresi tarafından oluşuturuluyorsa çekip gitmek en doğrusu belki de. hiç o kadar özgür olamadım olamayacağım.
____
yazı şahane!!!
tuhaffiyem benim!keşke sorunların verdiği sıkıntı ve onları yaratanlarla aramızda olan mesafe ters orantılı olsaydı.uzaklaştıkça azalsaydı keşke dertler.çözüm ne mesafede ne de geçen zamanda.unutmak lazım da diyemiyorum,çok denedim, imkansız.bence biz senle en güzel yolu çoktan bulmuşuz:içimizde bir yerlerde saplanıp kalmış bir sürü derdimiz olmasına rağmen mutlu olabiliyoruz,arada dertlerimizi hatırlayıp ağlıyoruz,sonra bişeyler oluyor yine gülüyoruz,öyle yuvarlanıp gidiyoruz işte..
Post a Comment